Bioenerji, yaşam enerjisi olarak bilinir ve kozmik enerjinin bir parçasıdır. Bu enerji, Yaratıcı tarafından var oluşta tüm canlılara aktarılan hayat enerjisidir. Çin tıbbında "Chi" olarak adlandırılırken, Tibet ve Hindistan'da "Prana" olarak bilinir.
Çakralardaki tıkanıklıklar, bedenimizdeki enerji akışını bozarak çeşitli rahatsızlıklara neden olabilir. Bioenerji, bedenin bütünsel olarak çalışmasını sağlayarak bozulan dengeyi yeniden kurar ve bedeni tamamen iyileştirir. Bunu yapmak için enerji kanallarındaki tıkanıklıkları gidererek enerjinin doğal akışını yeniden sağlar. Bu nedenle, şifalanma belli noktalarda değil, tüm beden üzerinde çalışılarak gerçekleştirilir.
Örneklendirecek olursak bir bahçe hortumu düşünün. Hortumun belli bir noktasından kırıldığını ve yeterli yoğunlukta suyun akmadığını gözlemleyin. Verimli sulama yapabilmek için hortumun kırılma noktasını düzeltmeniz gerekmektedir. Hortumu düzelttiğinizde yeterli su akışının gerçekleştiğini göreceksiniz. İşte bioenerjinin de yapmaya çalıştığı böyle bir durum. Çakralardaki tıkanıklar nedeniyle vücuttaki enerji akışı sağlıklı olmadığı için belli hastalıklara neden olmakta, bioenerji tıkanık çakralara çalışarak enerji akışını yeniden sağlamakta ve bedensel iyileşmeyi gerçekleştirmektedir.
Geçmişten günümüze birçok kültürde şifa çalışması yapan insanlar görülmüştür. Şifacılar, kahinler, büyücüler, şamanlar şifa için çeşitli tekniklerle iyileştirme yapmışlardır. El tutma, üfleme, manyetik özellikte bir takım aletler kullanarak şifa çalışmaları yapmışlardır. Eski insanlar bir şekilde manyetik alanların farkına vararak bunu kullanmaya başlamışlar. Bunu da ellerinde sopalarla hazine aramaya çalışarak yapmışlardır.
Avustralyalı Dr. Franz Anton Mesmer gözle görülemeyen ve ölçülemeyen hayat enerjisinin çeşitli kanallar yardımıyla başkalarına aktararak hastalıkları iyileştirmeye çalışmıştır. "Tedavi ve Manyetizma" adlı eserinde her insanın bedeninde dolaşan elektrik akımı olduğu ve bu akımın eller ile aktarılabilidiğini söylemiştir.
1962'de Koreli bilim insanları insan vücudunda cilt altında hafif daire biçiminde duvarlardan oluşan Kenrak Sistemi adı verdikleri bir tabakanın olduğunu ispatlamışlardır.
Bilimsel olarak bioenerjinin kabulu 20. yüzyılda gerçekleşmiştir. Bioenerji birçok ülkede araştırma konusu olmakta, Rusya ve Orta Asya yaygın olarak kullanılmakla birlikte Rusya'da resmen kabul edilmiş bir tedavi yöntemidir.
Semyon Davidoviç Kirlian ve eşinin şans eseri ortaya çıkardığı görüntüler sonucu geliştirilmiş olan Kirlian fotoğraf tekniği, auranın resmedildiği özel bir fotoğraf tekniğidir. Bu teknikte, göremeyeceğimiz bioenerji alanı özel bir elektrik alanına alınarak sınırlandırılır ve çeşitli ısınma şekilleriyle fotoğraf kağıdı üzerinde açıkça görünür hale getirilir. Kirlian fotografcılığı özel kamera sistemi ile yapılır.
1939 yılında Kirlian'ın ruhun fotoğrafını çektiği söylentileri yayılmıştır. Önceleri bitki fotoğrafları çekilmiş, canlılık durumlarına ve çevreye yaydıkları aura durumuna göre yaprak fotoğrafları belli bir düzen içinde çekilerek geçirdikleri evreler gözlenmiştir. Yaprak bitkiye bağlıyken, yeni koparıldığında ve bir süre geçtikten sonra çekilen fotoğrafları karşılaştırılmış ve yaydığı auranın yaprak kurudukça yavaş yavaş kaybolduğu görülmüştür. Türkiye'de ise ilk Kirlian fotoğraf makinesi 1983 yılında Altan Yıldız tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik Mühendisliği'nde okuduğu yıllarda gerçekleştirilmiştir.
Kirlian fotoğrafçılığında da bahsedildiği gibi aura, canlıların bedenlerinden yayılan ışınım ile oluşan ve git gide yayılan tesir kuşaklarıyla kendini gösterdiği iddia edilen alandır. Türkçede ise esinti, bir nesne veya kişiyi çevreleyen gözle görünmez enerji alanıdır. Aura yaklaşık vücudun 24 cm dışa doğru uzaklığında bulunur. İnsan vücudunu sarmalamış biçimde, kendine özgü bir rengi ifade eden elektromanyetik bölümdür. Vücut için kalkan görevi görür.